MARKA SUÇLARI

                                                    

                                                                                                                                                        Av. Zeynep Neslihan KARAKAYA

 

 

ÖZET

Marka suçları 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun madde 29 ve madde 30 hükümlerinde düzenlenmiştir. Özellikle bir ticari işletme için marka kavramının değeri tartışmasızdır. Bu durum marka hakkının hukuken korunmasını gerektirmektedir. Marka sahipleri, marka haklarına tecavüz durumunda sadece hukuk davaları açmakla kalmayıp aynı zamanda ceza davası da açabilirler. Bu çift taraflı yaklaşım, marka hakkını ihlal eden kişilere karşı daha etkili bir koruma sağlamayı amaçlar. SMK madde 30’ da marka hakkına tecavüze ilişkin cezai yaptırımlar düzenlenmiştir. Bizde bu çalışmamızda SMK’nın ilgili maddelerini inceleyecek ve bu maddelerin marka hukuku ve ceza hukuku açısından değerlendirmesini yapacağız.

 

Anahtar Kelimeler: Marka suçları, Marka hakkına tecavüz, Marka İhlallerinin cezai Yaptırımı, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu

 

ABSTRACT

Trademark crimes are regulated in the rules of Article 29 and Article 30 of the SMK No. 6769. The value of the brand symbol, especially for a commercial enterprise, is indisputable. This situation requires the protection of trademark rights by law. In case of trademark infringement of trademark rights, only civil cases can be disclosed, but criminal cases can also be viewed. This allows for more effective protection against double-quoted, branded, infringers. In this study, we will examine the relevant parts of the SMK and evaluate these elements in terms of trademark law and criminal law.

 

Keywords: Trademark crimes, Trademark right violation, Criminal Sanction of Trademark Violations, Industrial Property Law No. 6769

 

 

1. GİRİŞ

Üretim her zaman insanlık için zorunlu ve önemli olmuştur. Fakat her zaman kolay olmamıştır, dünya tarihine bakılırsa 19.yy’a kadar üretimde büyük bir rekabet ve hızlı bir tüketim yoktu fakat sanayileşme ve diğer gelişmelerle birlikte çok daha fazla ve hızlı üretim söz konusu olmaya başlamış bu da bir sürü üretici ve dolayısıyla rekabeti oluşturmuştur. Bu durumda işletmelerin ürünlerine ve kalitelerine ayırt edicilik sağlayan marka kavramı önem kazanmıştır. Tüketiciler alışveriş yaparken markaya çok önem vermektedir.  Özelliklerle son yıllarda üretilen ürünün kalitesinden ziyade markası önemli hale gelmeye başlamıştır. Markanın bu kadar değerli olması, kamu düzeni bakımından, onun hukuken ve cezai yollarla korunmasını gerektirmektir. Bu nedenlerle Türk hukuk sisteminde de gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Marka suçlarını düzenlen sınai mülkiyet kanununun 30. Maddesidir. Bu maddenin ilk üç fıkrasında, üç adet suç tipi düzenlenmiştir. Çalışmamızda öncelikle marka kavramı ve hakkı açıklanmış sonrasında SMK madde 30’daki suçlar incelenmiş ve bu suçların ceza hukuku bağlamında görünümleri ile 30. Maddenin devamındaki hükümler incelenmiştir.  

 

2. MARKA KAVRAMI

2.1. Tanımı

Marka kelime anlamı olarak “bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret” olarak tanımlanmıştır.  Kanunda, doğrudan tanımlanmamış olup nelerin marka olabileceği açıklanmıştır. SMK – Madde 4- (1) “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”  Bu maddeye göre marka kavramı iki unsurdan oluşmaktadır. Bunlar işaret ve ayırt ediciliktir.2

 

3.1. MARKA HAKKI

3.1. Tanımı

Marka hakkı, marka sahibine markasını belirli bir süre boyunca kullanma ve izin verme hakkı tanıyan bir hukuki koruma sağlayan mutlak bir haktır. Marka hakkı, belirli bir işareti tanıma ve koruma yetkisi sağlar.

 

Bu işaret genellikle bir isim, logo, slogan veya diğer benzersiz öğeler olabilir.

Marka sahibi, markasının başkaları tarafından izinsiz kullanılmasını engelleme hakkına sahiptir. Marka hakkı, markanın sahibine belirli bir coğrafi bölge ve mal veya hizmet kategorisi içinde mutlak bir hak tanır.

Marka hakkı, diğer marka sahiplerinin benzer işaretleri kullanmalarını engelleyerek markanın özgünlüğünü korur.3

 

3.2. Kazanılması Ve Tescili

 

Türkiye'de marka hakkı, tescil yapılması şartıyla kazanılır. Yani, bir işaretin marka korumasından yararlanabilmesi için Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) tarafından resmi olarak tescil edilme zorunluluğu vardır.

Marka üreticiler için çok önemli bir kavramdır, tescil yapılmasının en önemli nedeni de marka kavramıyla ilişkin hakların korunmasını sağlamaktır. Tescil sayesinde marka, başka kişileri uzaklaştırır ve rakipler ile kötü niyetli marka korsanlarından koruma sağlanır. Bunun için tescil gereklidir.4

 

SMK madde 7/1, marka korumasının tescil ile başladığını açıkça belirtir. SMK madde 9/1, tescil edilen bir markanın belirli bir süre içinde kullanılmaması durumunda iptal edilebileceğini ifade eder. Bu, marka sahiplerinin markalarını etkin bir şekilde kullanmalarını ve korumalarını sağlamalarını teşvik eder. 

 

Marka sahipleri, markalarını belirli bir süre boyunca ciddi biçimde kullanmadıkları takdirde, başkalarının o markayı kullanma hakkı elde etmelerine izin verilmemesi için tescil iptali ile karşılaşabilirler. Bu düzenlemeler, marka hukukunun

 

Türkiye'de tescil temelli bir sistem üzerine kurulu olduğunu ve marka sahiplerinin markalarını aktif bir şekilde kullanmalarının önemini vurgular. Marka tescili, marka sahiplerine haklarını koruma, marka değerini artırma ve haksız rekabetle mücadele etme imkanı tanır.5 

 

 

3. SMK DA DÜZENLENEN MARKA SUÇLARI

Suç, kusurlu, iradi ve hukuka aykırı bir şekilde toplumsal düzen için gerekli hukuki menfaati ihlal eden davranıştır. Marka hakkına yönelik suçlar ise kendine ait olmayan bir marka hakkına karşı kanunda belirtilen şekilde ihlallerde bulunarak kusurlu ve hukuka aykırı bir davranış gösterilmesi marka suçlarını oluşturacaktır.

Bu suçlar SMK nın 30. Maddesinde sayılmış olup üç adettir. Bunlar başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz edilmesi, marka korumasını gösterir işareti kaldırma ve yetkisiz hukuki tasarrufta bulunma suçlarıdır.6

 

3.1. İktibas veya İltibas suretiyle tecavüz

SMK bu hükmüne göre “Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”  

Bu madde de yer alan iktibas kelimesinin anlamı “ödünç alma, alıntı” demektir.7 

Bir markanın tescilli veya güçlü marka olmasından kaynaklanan itibarını kötü niyetli bir şekilde kötüleme, karıştırma veya taklit etme amacıyla benzer bir işaretin kullanılması anlamına gelir.

İktibas hem tıpatıp aynı olan markalar hem de çok az farklar olduğu için ayırt edilmesi çok güç olan markaları içermektedir. İktibasın var olması için tescilli markanın birebir aynısı veya çok az farklar olan bir örneğinin “aynı veya aynı tür mal veya hizmetlerde” kullanılması gerekmektedir.

İktibas var denilebilmesi için birebir aynı kullanım olması gerekmektedir. Aynı kullanımdan kasıt markanın tıpkısının veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin kullanılması demektir. Tıpkısının kullanımda markanın içeriği ile orijinal marka her bakımdan tamamen aynı olmalıdır. Yani markanın herhangi bir yerinde bir ek ya da eksik bir şey olmamalıdır.

Eğer markanın taklidi ayırt edilemeyecek derecede aslına benzerse ayrıca karıştırma ihtimalinin varlığına bakılmaz. Zaten bu şekilde kabul edilir. İktibas kavramı asıl marka ile aşırı bir benzerlik taşıması durumudur. Fakat bunun tespiti sübjektiflik de içerdiğinden biraz göreceli ve zordur.8 

İltibas ise “birbirine çok benzeyen iki şeyin karıştırılması olarak tanımlanmaktadır.”9 Öte yandan, "karıştırılma" ise iltibasın daha geniş bir kapsamını ifade eder. Karıştırılma durumunda, tüketiciler arasında tescilli marka ile tescilsiz veya sonradan tescil edilmiş işaret arasında bir karışıklık olabileceği düşünülür. Bu karışıklık, tüketicilerin ürünleri birbirinden ayırt edememesi veya markalar arasında karışıklık yaşaması anlamına gelir.

Temel fark, karıştırılma ihtimalinin iltibasın daha geniş bir kavramı olduğu ve sadece görsel benzerlikle sınırlı olmadığıdır. Karıştırılma durumunda, işaretin benzer özellikleri tüketicileri yanıltabilir ve markalar arasında genel bir kafa karışıklığına neden olabilir.10

Formun Üstü

iltibasın söz konusu olabilmesi için taklit olan marka ile asıl markanın içeriği bakımından mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olması gerekir.11  

 

İltibasın oluşabilmesi genellikle üç temel faktöre dayanır; ilki, marka işaretinin benzerliği ikincisi ürünün benzerliği üçüncüsü karıştırma ihtimalidir.12

Benzerlik değerlendirmesi genellikle markanın tüm unsurları göz önüne alınarak yapılır. Bu değerlendirme sırasında markanın genel izlenimi, tüketici hafızasında bıraktığı etki ve algı önemli rol oynar. Markanın esas unsurları, genellikle marka adı, logo, renkler, tipografi gibi belirgin ve karakteristik öğelerdir. Eğer bu esas unsurlarda bir benzerlik söz konusuysa, iltibas olasılığı daha yüksek olabilir. Ancak yan unsurlar, yani ikincil veya destekleyici unsurlar, genellikle daha az önem taşır. Esas alınan benzerlik, tüketicinin markayı algılaması ve hatırlaması üzerinde belirleyici olan unsurlar üzerinde yoğunlaşır. Dolayısıyla, markanın genel izlenimi ve tüketicide bıraktığı etki değerlendirmelerde kritik öneme sahiptir.13

Eğer malı satın alan kitlenin çoğunluğu, gerçek markayı taşıyan malları ile taklit ürünleri birbirinden kolayca ayırt edebiliyor ve hangi malın istenen mal olduğunu açıkça anlayabiliyorsa, bu durumda marka hakkına tecavüzden bahsedilemez. Ancak, eğer tüketiciler arasında bu ayırt etme yeteneği zayıfsa ve taklit ürünlerle gerçek markaları karıştırmak mümkünse, marka sahibi haklarını koruma adına hukuki yolları kullanabilir.14

 

3.2. Tescilli Marka İşaretini Kaldırma Suçu

SMK tarafından düzenlenen ikinci marka suçu da marka koruması işaretinin kaldırılması suçudur. Bu suç SMK 30/2’ de düzenlenmiştir. Bu madde; “Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” Şeklindedir. Suçun oluşabilmesi için marka koruma işaretinin var olması gerekmekte ve genellikle bu işaret tescilli markalarda bulunmaktadır.

Suçun gerçekleşebilmesi için marka koruma işaretinin kaldırılması yeterli olabilir. Bu durum, markanın izinsiz kullanımına veya taklit ürünlerin piyasaya sürülmesine yönelik bir ihlal olabilir. Ayrıca, bu suç tipi genellikle tehlike suçu olarak değerlendirilir, yani gerçek bir zararın meydana gelmiş olması aranmaz.15

 

3.3.Marka Hakkında Yetkisiz Tasarrufta Bulunma Suçu

SMK’nın 30. maddesinin 3. fıkrası, marka sahibi olmayan veya marka sahibinin izni olmaksızın marka hakkı üzerinde tasarrufta bulunan kişilere karşı hukuki koruma sağlar. Bu madde, marka hakkının sahibinin izni olmadan marka üzerinde tasarrufta bulunan kişilerin suçlu sayılmasını düzenler. SMK 30/3'e göre, marka hakkı üzerinde izinsiz tasarrufta bulunan kişilere ceza verilebilir. Bu, marka sahibinin haklarına tecavüz eden veya marka üzerinde hukuki tasarruf yetkisi olmayan kişilere karşı koruma sağlamayı amaçlar.16

Marka hakkı, bir malvarlığı hakkı olup sahibine çeşitli hak ve yetkiler sağlar. Marka hakkının bu niteliği, çeşitli hukuki işlemlerde konu olmasını mümkün kılar. İşte bu hukuki işlemlerden bazıları: Devir: Marka hakkı, marka sahibi tarafından başka bir kişiye devredilebilir. Bu, markanın tüm haklarının bir başkasına geçmesi anlamına gelir. Miras: Marka hakkı, marka sahibinin vefat etmesi durumunda miras yoluyla devredilebilir. Yani, marka sahibinin varisleri marka hakkını devralabilirler. Lisans: Marka sahibi, başka bir kişiye marka hakkını kullanma izni verebilir. Bu izne "lisans" denir ve lisans alan kişi marka hakkını kullanabilir ancak hak sahibi olmaz.

Rehin: Marka hakkı, belirli bir borcun teminatı olarak rehin verilebilir. Bu durumda, borç ödenmediği takdirde marka hakkı rehin alan kişiye geçebilir. Teminat: Marka hakkı, bir borç ödeme taahhüdü olarak teminat gösterilebilir. Bu durumda, borçlu marka hakkını teminat olarak gösterir. Haciz: Marka hakkı, bir mahkeme kararı ile haczedilebilir. Haciz, marka hakkının sahibi tarafından belirlenen bir alacaklıya devredilmesi anlamına gelir. 

 

Marka sahibinin marka hakkı üzerindeki bu tasarruf yetkisi, genellikle Markaların Korunması Hakkında Kanun ve ilgili hukuki düzenlemelerle belirlenir. Marka sahibi bu haklarını kullanmak için başkalarını yetkilendirebilir. Aksi takdirde, yetkisiz bir şekilde marka hakkına müdahale edilmesi durumunda cezai yaptırımlar uygulanabilir. 

Ceza hukukunda temel kural bir eylemin suç olabilmesi için hukuka aykırı olması şartı vardır. Marka suçlarında diğer suçlarda olduğu gibi bazı hukuka uygunluk nedenleri vardır. Bu nedenler sınai mülkiyet kanununda düzenlenmiştir.17 

 

6.MARKA SUÇLARINDA ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

 

6.1. Teşebbüs

Suça teşebbüs, bir suçun kararlaştırılması ve başlatılması anlamına gelir, ancak tamamlanmamış veya istenilen sonuca ulaşılamamış durumu ifade eder. Suça teşebbüs, failin elinde olmayan sebepler nedeniyle suçun tamamlanamamış olmasıyla karakterizedir. 18

Bir kişi iltibas veya iktibaslı ürünleri üretmeye veya satışa arz etmeye başladığında, marka hakkına tecavüz suçu teşebbüs aşamasına geçmiş olabilir. Ancak, suç tamamlanmış olmadan önce durdurulmuşsa, yani iltibas veya iktibaslı ürünler henüz satışa sunulmamış veya satılmamışsa, teşebbüs aşamasında kalabilir.19

 

6.2. İştirak

Türk Ceza Kanunu (TCK) iştirak konusunu düzenleyen temel maddeleri şu şekildedir:

Faillik: TCK'nın 37. maddesi, bir kişinin tek başına işlediği suçu düzenler. Bu kişi, suçun failidir ve faillik durumuyla ilgilidir. Azmettirme: TCK'nın 38. maddesi, bir kişinin başka bir kişiyi suç işlemeye teşvik etmesi veya suçu işlemesi için aracılık etmesi durumunu "azmettirme" olarak tanımlar. Yardım Etme (TCK 39): TCK'nın 39. maddesi, bir kişinin başka bir kişiye suç işleme eyleminde yardım etmesini düzenler. Yardım etme, suçun işlenmesine doğrudan katılma olmasada, suç işlenmesine destek sağlamak anlamına gelir. İştirak, bu üç temel durumu kapsayan bir kavramdır ve bir kişinin tek başına işleyebileceği bir suçun, birden fazla kişi tarafından iş birliği yaparak işlenmesini ifade eder. Bu durum, kişilerin bir araya gelerek suç işlemeye karar vermeleri ve bu doğrultuda birlikte hareket etmeleri anlamına gelir. İştirak, suçun işlenmesinde bir dereceye kadar ortak sorumluluğu ifade eder ve bu kişilerin suçun işlenmesinde pay sahibi olmalarına dayanır.20İştirak kavramının varlığından söz edebilmek için iştirakte bulunan insanlarda buna daire bir iradenin olması gerekir. Iştirak hukukunda suçun icra hareketlerine başlanmış olması, sorumluluk açısından önemli bir kriterdir. Suçun icra hareketlerine başlanmış olması, işlenen suçun henüz tamamlanmamış olması anlamına gelir, ancak suçun işlenme aşamasının başlatılmış olmasıdır. İştirak durumunda, herhangi birinin suçun icra hareketlerine başlamış olması, diğer iştirakçileri de sorumlu kılar. Bu noktada, suçun tamamlanmamış olması, teşebbüs aşamasında olması veya suçun icra hareketlerine başlanmış olması iştirakin sorumluluk açısından değerlendirilmesinde belirleyici olacaktır.21

 

Formun Üstü

6.3. İçtima

TCK da suçların içtimaı hallerine ilişkin olarak madde 42 de bileşik suç madde 43’te zincirleme suç ve madde 44 de fikri içtima düzenlenmiştir. Suçların içtimaı" terimi, birden fazla suçun tek bir fiil veya hareketle işlendiği durumları ifade eder. Ancak, bu genel bir kuraldır ve istisnalar içerir. Marka suçlarının bir arada ya da başka kanunlardaki suçlarla beraber işlenmesi mümkündir.22

 

6.3.1. Zincirleme suç

TCK 43’e göre bir kişinin aynı suçu işleme iradesiyle farklı zamanlarda bir kişinin aynı suçu işlemesi durumunda "zincirleme suç" hükümleri uygulama alanı bulabilir. Marka suçları açısından, bir kişinin marka hakkına tecavüz suçu işleme kararının icrası, farklı zamanlarda bir kişinin markasında aynı suçu işlemesi durumu, zincirleme suç hükümleri kapsamında değerlendirilebilir.23 

 

6.3.2. Fikri İçtima

Fikri içtima, tek bir fiilin birden fazla suçun oluşmasına neden olduğu durumu ifade eder. Bahsettiğiniz gibi, marka hakkına tecavüz suçu ile birlikte aynı fiil ile farklı suçların işlenmesi mümkündür. Örneğin, marka koruması işaretini kaldırma suçu ile birlikte mala zarar verme suçu veya malın zilyetliği suçu işleyen kişiye bırakılmışsa, güveni kötüye kullanma suçu da oluşabilir. Bu durumda da fikri içtima hükümleri uygulanabilir. Fikri içtima değerlendirmelerinde, somut olayın özellikleri göz önünde bulundurulmalı ve bu kapsamda hüküm kurulmalıdır. Bu değerlendirmeler, her olayın kendine özgü koşullarına bağlı olarak yapılmalıdır.24

 

7.ETKİN PİŞMANLIK VE GÖNÜLLÜ VAZGEÇME

 

7.1. Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık kavramı, suçun işlenme anında bulunmayan, ancak suç işlendikten sonra failin işlediği suçtan pişmanlık duyması ve bu pişmanlığı etkin bir şekilde ortaya koyması durumunu ifade eder. Etkin pişmanlık, genellikle suçun işlendiği anda ya da suçun işlenmesinden önce belirli şartlara bağlı olarak kanunlar tarafından öngörülür.25 


Etkin pişmanlık hükümleri, genellikle suçun aydınlatılması, suçlu veya suçluların tespit edilmesi ve adaletin sağlanması amacıyla suç işleyen kişinin işbirliği yapması durumunda ceza indirimi veya muafiyet sağlayan hükümlerdir. Belirttiğiniz gibi, marka suçları açısından etkin pişmanlık hükümleri genellikle marka hakkına tecavüz suçu ile sınırlıdır. SMK 30/7 hükmü, taklit markalı ürünleri satan veya satışa arz eden kişilere yönelik etkin pişmanlık hükümlerini içermektedir. Bu hükme göre, başkasının hak sahibi olduğu markayı taklit edilerek üretilmiş malı satışa arz eden veya satan kişinin, malın nereden temin edildiğini bildirmesi, üreticilerin ortaya çıkarılmasını sağlaması durumunda hakkında ceza hükmolunmaz. Bu düzenleme ile kanun koyucu, özellikle taklit markalı ürünleri satışa arz eden veya satan kişilerin işbirliği yapmalarını teşvik etmeye çalışmaktadır. Suç işleyenlerin iş birliği yapmaları sayesinde, ürünlerin taklit edilerek üretilmesine katkı sağlayan üreticilerin ortaya çıkarılması ve bu şekilde suçun devamının önlenmesi amaçlanmaktadır. Ancak, bu hüküm yalnızca taklit markalı ürünleri satan veya satışa arz eden kişilere özgüdür ve marka suçlarının diğer türleri için etkin pişmanlık hükümleri öngörülmemiştir.26 

 

7.2. Gönüllü Vazgeçme

Gönüllü vazgeçme TCK madde 36 da şu şekilde düzenlenmiştir: “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.”  

Gönüllü vazgeçme, bir kişinin suç işlemeye teşebbüs ettiği bir aşamada, icra hareketlerini bitirmesine rağmen kendi iradesiyle neticenin meydana gelmesini engellemesi durumunu ifade eder. Marka suçlarından birini işlemeye yönelik icra hareketine başlayan bir fail, eylemi tamamlamadan önce kendi iradesiyle vazgeçerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz.27

 

8.SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA

8.1. Şikâyet

Genel anlamda ceza hukukunda suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olmayıp, kamu düzenini koruma görevi kapsamında bu görev devlete ait olup bu incelemeleri re’sen yürütecektir. Genel kural bu olmakla beraber TCK istisnai olarak bazı suçları şikayete tabi tutmuştur. Şikayete bağlı olan suçlarda koruma kamusal düzenden ziyade daha bireysel suçlar için getirilmiştir. Şikayet şartı istisnai olduğu için suçtan zarar görenin başvurusu olmadıkça suç soruşturulmayacaktır. Bu durum da şikayet şartının kanunda belirtilmiş olması gerekmektedir. Yalnızca suçtan zarar gören kişi yani marka hakkı sahibi şikayet hakkını kullanabilir. SMK da şikayet usulüne yönelik bir düzenleme getirilmemiştir. Bu durumda şikayet usulü TCK 73 ve CMK 158. Maddelerine göre belirlenecektir. TCK 73’e göre şikayetin 6 ay içinde yapılması zorunludur. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Bu süre fiilin ve failin öğrenildiği andan itibaren başlar. CMK 158 de ise şikâyetin usulü belirlenmiştir. Buna göre şikayet, kolluk makamlarına yada Cumhuriyet Başsavcılığına yapılmalıdır.28

 

8.2. Koruma tedbirleri

Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinde yargılamanın etkin bir şekilde yapılabilmesi veya ileride verilecek hükmün yerine getirilebilmesi amacıyla şüpheli veya sanığın hazır bulunmasını sağlamak, delillerin korunmasını temin etmek ve toplum güvenliğini sağlamak gibi amaçlarla alınan önlemlerdir. Bu tedbirler, genellikle şüpheli veya sanığın özgürlük hürriyetini sınırlayan nitelikte olabilir. 29

 Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) madde 90 ve devamında, koruma tedbirleri düzenlenmiştir. Marka suçları bağlamında, arama ve el koyma tedbirleri özellikle önemlidir. Arama, şüpheli kişi veya delillerin ele geçirilmesi amacıyla ev veya diğer yerlerde araştırma yapılması anlamına gelir. Bu, suçla ilgili delillerin bulunması ve toplanması için yapılan bir önlemdir.El koyma ise zilyedin ceza muhakemesinde delil olabilecek eşyalar üzerindeki tasarruf yetkisinin kaldırılmasıdır. Bu, suçla ilgili delil olabilecek eşyaların koruma altına alınması ve taraflar arasında bu eşyalara müdahale edilmesinin önlenmesi anlamına gelir.30

 

8.2.1. Arama

CMK 116 : Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir. CMK Madde 117 de ise şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.

Bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır. Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile, izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir denilmektedir. 

Arama işlemlerinin hukuka uygun olabilmesi için belirli şartların varlığına ihtiyaç vardır ve bu şartlardan biri makul şüphedir. Makul şüphe, bir kişinin suç işlediğine dair objektif ve somut delillere dayanması gereken bir hukuki standardı ifade eder. Marka hakkı ihlali gibi durumlarda, makul şüphenin oluşması genellikle marka hakkı sahibi veya vekilinin mütecaviz işaretli malın satışa arz edildiği veya satıldığı işyerinden elde ettiği bilgilerle başlar.

Bu bilgiler, ihbarlar, şikayetler veya sahte ürün tespitine dair diğer emareler olabilir. Ancak, makul şüphenin oluşabilmesi için bu bilgilerin somut ve objektif delillere dayanması önemlidir. Arama işlemi gerçekleştirilebilmesi için genellikle mahkemeden alınmış bir arama kararı gerekir. Bu karar, arama işleminin hukuki temellere dayandığını gösterir. Arama kararı ve emri olmaksızın yapılan arama işlemleri genellikle hukuka aykırı kabul edilir.31

 

8.2.2. Elkoyma

El koyma, müsadereye tabi olan veya ispat aracı niteliği taşıyan bir eşyanın zilyedinin rızası olmaksızın zilyedinin tasarruf yetkisine son verilmesi ve adli mercilerce kontrol altına alınması anlamına gelir. Bu işlem, el konulan malın, suçun aydınlatılması veya delil olarak kullanılması amacıyla muhafaza altına alınmasını sağlar.

Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) madde 127'ye göre, el koyma işlemi için hakim kararı gereklidir. Ancak, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle veya savcıya ulaşılamadığı durumlarda kolluk amirinin yazılı emriyle kolluk görevlileri tarafından da gerçekleştirilebilir. Bu, özellikle delillerin güvence altına alınması veya suçun aydınlatılması için hızlı bir müdahale gerektiği durumlarda uygulanır.

 

8.3. Uzlaşma

Uzlaşma bu kapsama giren bir suç nedeniyle mağdur ve sanığın kanundaki usullere uygun olarak ve bir uzlaştırmacı tarafından anlaştırılmaları olmalarını ifade eder. Uzlaşma ile ilgili maddeler CMK m. 253, 254 ve 255’ de düzenlenmiştir. Şikayete bağlı suçlar uzlaştırma kapsamındadır. Bu nedenle tüm marka suçları da uzlaştırmaya tabi olacaktır.33

Uzlaştırma, yasa gereği olarak hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında mümkündür. Soruşturma aşamasında uzlaşma sağlanmış ise kamu davası açılmaz. Kovuşturma aşamasında suçun uzlaştırmaya tabii olduğu anlaşılır ise yine uzlaştırma usulü yerine getirilir. Uzlaşma sağlanır ise davanın düşmesine karar verilir.34

 

8.4. Görevli Mahkeme

Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 156. maddesi, fikri ve sınai haklara ilişkin ceza davalarında görevli mahkemeyi düzenlemektedir. Bu maddeye göre, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi, bu tür suçlara ilişkin ceza davalarında görevli mahkemedir. Ancak, bu mahkeme bulunmayan yerlerde ise asliye ceza mahkemesi görevli olacaktır.

Öte yandan, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) genel yetki kurallarına başvurularak belirlenen yetki, suçun işlendiği yer mahkemesidir. CMK'nın 12. maddesine göre genel yetkili mahkeme, suçun işlendiği yer mahkemesi olup, teşebbüs halinde son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkili olacaktır.

Marka suçları, genellikle internet üzerinden veya birden çok coğrafi bölgeyi içerebilecek şekillerde işlenen suçlar olduğundan, suçun işlendiği yerin tespiti bazen karmaşık olabilir. Bu durumda, marka suçlarının işlendiği yerin belirlenmesi, olayın özel koşullarına ve yapılan işlemlere bağlı olarak değerlendirilmelidir.

İnternet üzerinden işlenen marka suçları gibi durumlarda, CMK'nın genel yetki kurallarının yanı sıra özel yetki kuralları da önemli olabilir. 

 

Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 30. maddesi, marka hakkına tecavüz suçlarına yönelik olarak belirli eylemlerin işlendiği yer mahkemesini düzenlemektedir. Bu maddeye göre: Marka hakkına tecavüz suçunda (iktibas veya iltibas), malın üretildiği veya hizmetin sunulduğu, satışa arz edildiği veya satıldığı, ithal ya da ihraç edildiği, ticari amaçla satın alındığı, bulundurulduğu, nakledildiği veya depolandığı yer mahkemesi yetkilidir.

Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldırma suçunda, işaretin kaldırıldığı yer mahkemesi yetkilidir.

Başkasına ait marka hakkı üzerinde yetkisi olmadığı halde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunma suçunda, tasarrufun gerçekleştiği yer mahkemesi yetkilidir. Her suç ve hareketin özelinde doğru tespit yapmak önemlidir. Örneğin, devretme işlemi için noter onayı gerektiğinden, devretmek suçu açısından noter onayının yapıldığı yer mahkemesi yetkili olabilirken, lisans ve rehin verme işlemleri için sözleşmenin imzalandığı yer mahkemesi yetkili olabilir. Bu durumlar, işlemlerin niteliğine ve yerine göre değişebilir, bu nedenle yetkili mahkemenin belirlenmesi için özel durumlar dikkate alınmalıdır.35

 

9.YAPTIRIM

 

9.1. Hürriyeti Bağlayıcı Cezalar ve Adli Para Cezaları

SMK’ da düzenlenen marka suçlarına yönelik yaptırımlar, hürriyeti bağlayıcı cezalar ve adli para cezalarını içermektedir. İlgili maddelere göre: SMK madde 30/1'de düzenlenen marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz suçunu işleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. SMK madde 30/2'de düzenlenen marka koruması işaretini kaldırma suçunu işleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

SMK madde 30/3'te düzenlenen başkasına ait marka hakkı üzerinde yetkisiz tasarruf suçunun yaptırımı, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır.

 

9.2. Güvenlik Tedbirleri

 

9.2.1. Müsadere

Müsadere, TCK'nin "Güvenlik Tedbirleri" başlıklı İkinci Bölümü'nde düzenlenmiş olan bir güvenlik tedbiridir ve hürriyeti bağlayıcı bir ceza değil, suçun işlenmesini önlemeye yönelik bir tedbirdir. Müsadere, kasten işlenen bir suça özgülenmiş veya suçun bir sonucu olarak meydana gelmiş bir mal veya kazancın devlete geçirilmesini ifade eder. Bu, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın veya suçtan kaynaklanan kazancın devlete el konulması anlamına gelir.

Müsadere, genellikle eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesi olmak üzere iki türde uygulanır:

Eşya Müsaderesi: Suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın devlet tarafından el konulmasıdır. Eşya müsaderesi, suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın mülkiyetinin devlete geçirilmesini içerir. Bu eşya, suçun işlenmesi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alınması veya satılması için kullanılan malzemeleri kapsar.

 

Kazanç Müsaderesi: Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan maddi menfaatlerin devlete geçirilmesini ifade eder. Bu, suçun işlenmesi ile elde edilen ekonomik kazancın devlete el konulmasıdır.

Marka suçları bağlamında müsadere, özellikle iktibas veya iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz suçlarına yönelik el koyma tedbiri ve müsadere kararlarını içerir. Tescilli marka ile aynı veya benzer ürünler üzerinde el koyma tedbiri ve yargılama sonrasında bu ürünlerin müsaderesine veya iadesine karar verilmesi, marka sahiplerini koruma amaçlı bir tedbirdir.

Müsadere kararı, hâkimin takdirine bağlı olup, hâkimin suçun ağırlığı, hakkaniyet ve yargılama süreci dikkate alınarak verilir.36 

 

10.SONUÇ

Marka değerinin ticaret dünyasındaki yeri artık yadsınamaz bir hale gelmiştir. Marka bu kadar değerli olduğu için her türlü tehlikeye de açıktır ve korunması gerekmektedir. Bu yüzden tüm dünyada çeşitli anlaşmalar yapılmış Türkiye’de bu anlaşmaların bir kısmına üye olmuştur. Yıllar içerisinde bu anlaşmaların yanı sıra bir sürü başka düzenleme getirilmiştir. Ancak bu düzenlemeler yıllar boyu KHK kapsamında kalmış ve bu durum suç ve cezalarda kanunilik ilkesine aykırılık taşımıştır. En sonunda bu konuyla ilgili gerekli düzenleme Sınai Mülkiyet Kanunu ile yapılmıştır. Bu kanun cezai hükümleri 29 ve 30. Maddelerde düzenlemiştir. Suç tipleri 3 adet sayılmış, bu suçlar ceza hukuku kapsamında değerlendirilmiştir. Bu sayede marka hakkının ihlali durumunda uygulamada yapılacaklar bir netlik kazanmıştır.

 

Marka suçları tek tek incelenerek teşebbüs iştirak, zincirleme suç ve içtima açısından değerlendirilmiştir. Daha sonra etkin pişmanlık ve gönüllü vazgeçme açısından incelenmiştir. Aynı zamanda suçun soruşturma ve kovuşturması bakımından şikayet önemli bir kavramdır. Çünkü bütün marka suçlarında şikayet esastır. Yani şikayet olmadıkça resen takip de yapılmayacaktır. Şikayet sonrası araştırılan suç bakımından belli güvenlik tedbirleri koymak gerekebilir, bunlar genellikle arama ve el koymadır. Bu suçları inceleyen görevli mahkemede kanunda belirtilmiştir. Bu kanuna göre Fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi görevli olacaktır. Yetkili mahkeme konusunda ise SMK da bir şey belirtilmediğinden yetki ceza hukuku genel hükümler kapsamında belirlenecektir. Mahkeme yaptığı yargılamanın neticesinde ya hürriyeti bağlayıcı bir ceza ya da adli para cezasına çarptıracaktır. Sonuç olarak SMK ile getirilen düzenlemeler daha doğru ve açıklayıcı olmuştur. Bu hükümler marka hakkının koruması bakımından çok önemlidir.

 

 

 

KAYNAKÇA

 

. Apaydın Cengiz, “Ceza Yargılamasında Uzlaşma” Terazi Hukuk Dergisi, 13/139 (2018).

 

2 Başbüyük İsa, “Marka Hakkının İhlalinden Doğan Cezai Sorumluluk”, Ankara, Adalet, 2014.

 

3. Centel Nur ve Zafer Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, Beta, 2022.

 

4. Çankaya Ahmet Alpaslan, Marka Hakkına İktibas veya İltibas Suretiyle Tecavüz Suçu, İstanbul, Adalet, 2022

 

5. Dönmezer Sulhi ve Erman Sahir, Ceza Hukuku, İstanbul, Der, 2022.

 

6. Ensari Dilan, “Türk Hukukunda Marka Hakkı ve Marka Hakkına Karşı İşlenen Suçlar”. Yüksek Lisans Tezi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi,2019.

 

7. İlkhan Seyrani, Marka Hakkı Aleyhine İşlenen Suçlar, İstanbul, Onikilevha, 2019.

 

8. Kart Aslıhan, “Marka Hakkına Tecavüz Suçları”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, 2019.

 

9. Keskin Serap, “Patent ve markanın ceza normları ile korunması”, İstanbul, Seçkin, 2003.

 

10. Kıdıl Barçın Özkan, Marka Hakkına Tecavüz Halinde Verilecek İhtiyati Tedbirler, İstanbul, Onikilevha, 2022.  

 

11. Meran Necati, Marka Hakları ve Koruması, İstanbul, Seçkin, 2015.

 

12Neslihan Göktürk, “ Türk Hukukunda Suçların İçtimaı”, Ceza hukuku ve kriminoloji dergisi, C 2 /1-2,2014.

 

13. Oytaç Kutlu, Karşılaştırmalı Markalar Hukuku, İstanbul, Nobel, 2002.

 

14. Özdemir Didar ve Arslan Çetin, “Türk Hukukunda Marka Suçları -Sorunlu Noktalar Üzerine Bir İnceleme, Ankara Üni. Hukuk Fak. Dergisi, 65 (4) 2016.

 

15. Özdemir Süleyman Emre, Marka Suçları, İstanbul, Adalet, 2022

 

16. Tekinalp Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, Beta,2004.

 

17. Türk Dil Kurumu. “Büyük Türkçe Sözlük”. Son güncelleme 27 Aralık, 2023. http://www.tdk.gov.tr 

 

18. Uçak Umay, Türk Ceza Hukukunda Marka Hakkına Tecavüz Suçları, İstanbul, Seçkin, 2023.

 

19. Yasaman Hamdi, “Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi”, İstanbul, Seçkin, 2021.  

 

20. Yenidünya Caner ve İçer Zafer, “ Ceza Muhakemesi Hukuku”, İstanbul, Adalet, 2016.